AMSTERDAM (Kasım 2009 ve Temmuz 2011 / HOLLANDA)


Amsterdam....Benim için belki de en güzel, en anlamlı, en özel şehir..Sevgili arkadaşım Çağdaş'ın dediği gibi : "Baba Toprağı" :) Amsterdam'a ilk Kasım 2009'da Gizem'le gitmiştim İstanbul'dan. Amsterdam'a ilk ziyaret yalnız olmaması iyi oldu. Yanımda güvenebileceğim can dostum Gizem olduğu sürece, her türlü uçarı ve aşırılığı yapabilme lüksüm vardı :))
Amsterdam'a ikinci sefer Temmuz 2011 de gittiğimde, adeta oralıymışım gibi hissettim kendimi..En ünlü alışveriş caddelerinden biri olan Leidsesstraat 'da yürürken sanki yıllardır orada yaşıyormuşum gibi bir huzur dolmuştum ilk gün :) 
Amsterdam'a ilk turistik gezimden İstanbul'a dönerken, çok şey sorgulamıştım..Özellikle cinselliğin o kadar gözler önünde olması ve hatta insanların gözüne sokulması beni biraz rahatsız etmişti sanırım..Kadınların et, et sokaklarda kolay ulaşılır olması, toplumda kadının yerini tekrar tekrar düşündürmüştü bana..Kendimi modern ve fazlasıyla açık görüşlü bulurdum,ama Amsterdam'da Red Light District te gördüğüm sahnelerde kendimi Anadolu'nun bağrından kopup gelmiş taşralı gibi hissetmiştim..:)
Red Light'ta fotoğraf çekmek yasak, her ne kadar arkamızdan fahişeler baya bir küfretmiş olsa da, bir kare yakalamayı başarmıştık :)


Amsterdam, özetle özgürlükler şehri...Özgürce kullandığınız zevk verici maddeler (marihuanna, spacecake ve mantar) ve özellikle erkek turistlerin özgürce yaşadığı cinsellik...Ayrıca Amsterdam eşcinsel evliliklerin legal olduğu ilk şehirlerden biri.
Ve tabii ki Amsterdam: kanallar şehir. İlk başta , iç içe geçmiş yay biçimindeki bu kanallar ülkeyi korumak için yapılmış.Amsterdam ismi Amstel ırmağının üzerinde kurulan su bendi (Dam) olan Amstelredamme'den geliyormuş.Bu isim zamanla Amsterdam'a dönüşmüş.

Ben ilk gittiğimde, merkeze uzak, otobüsle yaklaşık yarım saat, olan bir otelde kalmıştım, ve kötüydü. Bence Amsterdam'da en önemli şey kalacağınız yerin merkezde olması.Çünkü sabahlara kadar süren gece hayatı çok aktif bu şehirde. Her türlü aktivitenin merkezi Leidseplein. Ben ikinci gittiğimde bu meydana yakın iki hostelde kaldım. Biri Vondelpark'ın hemen yanında çok büyük ve temiz bir hosteldi, diğeri ise tüm bar ve cafe lere 10 adım mesafedeki Leidsekruistraat daki küçük ve konforsuz Hostel Orfeo ydu. Her ne kadar bu hostel lokasyon haricinde , kötü bir hostel olsa da yine de benim en güzel vakit geçirdiğim ve güzel arkadaşlıklar kurduğum hostellerden biriydi.. 

Leidseplein'dan Dam Square'e doğru yürümeye başlayabilirsiniz. Trafiğe kapalı caddenin ortasından tramvay geçiyor. Sağlı sollu mağazalara bakınıp, bu tramvay hattını takip ettiğiniz sürece kaybolmazsınız.Ve ana hatlarıyla Amsterdam'ın yarısından çoğunu görmüş olursunuz.

Her şehirde önerebileceğim gibi, Amsterdam'da da ilk yapılması gereken şey "Free Walking Tour". Her gün saat 11:15 ve 13:15 de Dam Square den başlıyor bu tur.Buluşma noktasına 10-15 dakika erken gitmekte fayda var. Üniversite öğrencilerinin rehberlik yaptığı bu turda genel anlamda özet bilgi veriliyor, hızlıca şehir gezdiriliyor ve en önemlisi yalnız gezginler bu turlarda sosyalleşiyor :) Ben bu turu yaparken zaten New York'ta tanıştığım arkadaşım Tim vardı yanımda. Her ne kadar kendisi Hollandalı olsa da, Amsterdam'a turistik amaçlı ilk defa geliyordu ve bu tur, onun bile ilgilisini çekmişti. Kendisi , Amsterdam a birkaç saat uzaklıktaki Groningen'de yaşıyordu.



Heineken Experience'da bira yapımını öğrenip, fabrikayı gezerken, ikram olarak verdikleri birayı yudumlayabiliyorsunuz. Güzel kısa bir gezi bence, tavsiye ederim. (Ama en güzel bira Efes Pilsen'imiz :) )


Artis Royal Zoo, Hayvanat bahçesi mutlaka görülmesi gereken bir yer. Merkezden biraz uzak, yürüyerek gitmesi zor. Özellikle güzel havada eminim çok daha güzel olur. Burada bana en ilginç gelen, botanik bölümde binlerce çeşit rengarenk kelebeklerin çevrenizde uçuştuğu, onlara dokunabildiğiniz bölümdü. Ayrıca 750.000 farklı çeşit böceklerin olduğu bölümde ise, merdivenlerin tutacak bölümlerine gömülü kanallardan yürüyen minicik kabuklular görülmeye değerdi..







Amsterdam'da her şeyin bir müzesini bulabilirsiniz. Küçük küçük bir sürü ilginç müze var. Gezdiğim Çanta Müzesi ve Lale Müzesi bunlardan bazıları.Ama tabii ki bunun haricinde görülmesi gereken büyük müzeler:
-Van Gogh Museum : Hayran kaldığım 200 den fazla resim ve  500 den fazla çizim vardı..Vincent Van Gogh'un ilginç hayat hikayesini ve bu hikayenin eserlerine nasıl yansıdığını görmek çok güzeldi..
-Rijksmuseum : 5000 den fazla Rembrandt eserlerini görebileceğiniz büyük bir müze. Güzeldi, ama Van Gogh kadar etkilemedi beni..

-Madame Tussad'd Museum: Dam Square deki bu balmumu müzesi eğlenceli. Michael Jackson kıyafetleriyle moonwalk dansı yapıp, fotoğraf çektirebildiğin interaktif bölümü mutlaka ziyaret edilmeli :)




Bir diğer toplu aktivite de, Leidseplein Pub Crawl. En eğlendiğim gecelerden biriydi. Grup halinde genelde Leidseplein çevresindeki 6 farklı klübe götürüyorlar. Ve hepsinde 1 er bedava içki içme hakkınız oluyor.Bir de hatıra tshirt ü veriyorlar tamamı 20€ idi. Biz Tim'le beraber katıldığımız bu aktiviteye, belli bir saatten sonra aynı hostelde kaldığımız sevgili Türk arkadaşlarım Kadir ve Çağdaş ile devam etmiştik.. (Burada komik olay da, benim ilk onlarla Hostelde tanışırken "Ben aslında yurt dışında Türklerle konuşmam" dediğim halde, onların ikram ettikleri tekilayı da afiyetle mideye indirmem ve hatta sonra beraber çok güzel vakit geçirip, İstanbul'da da görüşmeye devam etmemiz olmuştu :)  )



Canal Tour yapmadan, bisiklet kiralayıp (bisiklet turlarına katılabilirsiniz), bol bol peynir yemeden, bol bol pancake yemeden, çiçek pazarından lale soğanı almadan,  her hangi bir striptiz klübe /canlı şova (http://www.casarosso.nl/)
gitmeden ve tabii ki Bulldog cafelerin birinde zevk verici esrar (joint), mantar, space cake denemeden gelmemenizi öneririm :)





2 yorum:

  1. Aaa ask olsun Bahar, hiç bizden bahsetmemişsin, gezilip görülecek yerler arasında Purmerend, Çakır Malikanesi ve onların bir zamanlar boyacı, şimdilerin yakışıklı tesisatçısı biricik oğulları Deniz Bey yok mu yanii!..;))
    Bloguna bayıldık ve çok takdir ettik gezgin Lülü'müzü!:)
    Sevgiler,
    Özlem&Barış

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa olur mu Özlemcim ya, ben sizi unutur muyum hiç? :(
      Ama Purmerend benim için turistik bir gezi değildi, o yüzden yazmadım... Daha çok; eskilerden, can dostlardan ikisini yeniden görmek ,aileden birilerine yeniden kavuşmak gibiydi. Çakır Malikanesinde, pastalı börekli ,sıcacık bol muhabbetli o günü ve tabii ki o minik boyacı çırağı, Deniz bebecanını unutmak mümkün değil! :))
      Özledim sizleri...:/
      İstanbul'dan sevgiler, öpücükler..

      Sil